Zihinsel Konsantrasyon – Ernest Wood

zihinsel-konsantrasyonEğer hayatın gerçek başarısını yakalamak isterseniz, düşünce ve sevgi ile hareketin tinsel yasasına tam uygun bir yaşam sürülmelidir. Eğer kendinize “iradeyle yapacağım” derseniz, yaparsınız. Geriye bakarsanız üç şeyi başardığınızı göreceksiniz. İlki yüzünüzü doğru yöne dönmek. İkincisi yönünüzü orada sabit tutmak. Üçüncüsü ilerlemek için çabalamak -acele etmeden ileriye doğru gitmek ve hiçbir şey için durmamak.

Zihnin İlk Gücü

Yıllar önce zihnin içeriğini ve çalışmasını sihirli bir kutu olarak tasvir etmiştim, onu halısını yayan ve ortasına bir kutu koyan, sonra ondan birkaç kutu çıkaran ve tüm halı dolana kadar her birinden kutular çıkaran bir sihirbazın oluşturduğu kutular yuvasına benzetmiştim. Bu kutuları fikirlere benzetmiş ve her bir fikrin diğer sayısız fikirleri nasıl içerdiğini veya onları doğurduğunu betimlemiştim.

Şimdi zihnin içeriği ve çalışmasının doğasını açıklamak için günlük gazeteden rasgele bir ilan seçeceğim. İlan şöyle: “Lüks villa. Dağ eteklerinde. Muhteşem ağaçlar. Altı yatak odası. Dört banyo.”

Bu reklam bende nasıl bir etki yarattı? Arabamda kontağı çalıştırdığım zaman ne oluyorsa benzer bir etki oluştu. Motoru çalıştırdı. Arabanın içinde oturabilir ve motor rölantide çalışırken nereye gitmek istediğime karar verebilirim veya arabayı vitese geçirerek belirli bir yere yolculuğa çıkabilirim.

Zihnimde rölanti evresi başlıyor: “Ev”; ben içgüdüsel ve neredeyse bilinçsiz bir şekilde kendime bunu söylüyorum ve birçok “hafıza resmi” türüyor. Birçok! Binlercesi içinde yaşadığım evler -çocuklukta, gençlikte, orta yaşlarımda ve yaşlılıkta- ziyaret ettiklerim, yoldan geçerken baktıklarım, dergilerde gördüklerim… Eğer anlık olarak bu evlerden biri üzerinde durursam, binlerce detay ortaya çıkacaktır. Belki de üzerinde durduğum şey bir kapıdır. Aniden farklı bir boyut, renk ve modeldeki -çeşitli şekillerde bile- yüzlerce ve yüzlerce kapı fikri oluşacak, ortalıkta durup, itişip kakışarak seslenecekler: “Bana bak! Bana bak!”

Ne zihnimdeki bu “hafıza resimleri”nin sayısını hesaplamaya çalışacağım, ne de devam edersem gelecekteki tecrübelerimle oluşacak olanları. Ama en önemsizlerinden bile şaşılacak kadar çoğalacağını kabul edeceğim. Bu bana Doğulu bir hükümdara dair eski bir hikayeyi hatırlattı: Hükümdar kullarından birine bir lütuf sözü verir, kul da satranç tahtasının ilk karesi için bir tane pirinç, ikinci kare için iki tane pirinç, üçüncü için dört tane pirinç ister ve bu böyle tüm kareler için devam eder. Hükümdar gülümseyerek kabul eder; az bir düşünmeyle fark edilir ki bu bütün imparatorluğun, hatta yeryüzündeki tüm imparatorlukların, hatta birçok dünyanın batmasına yetecek bir miktardır.

Zihnimde ben de fark ediyorum ki, geçmişte gördüğüm evler ve gelecekte göreceğim evler var; gördüğüm evlerin parçalarının yeniden düzenlenmesi, yeniden birleştirilmesi. Bu durumda tıpkı gerçek gibi imajinasyon dünyasına geçebilir ve kuşların, solucanların, cücelerin evlerini, cennetteki evleri düşünebilirim; bu işin neredeyse bir sonu yok.

Ama bu işlemin de bir sonu var ve içimden şöyle bir ses gelir: “Bütün bunların içinden hangisini irdelemek veya hangisinin üzerinde düşünmek istersin?” Şimdi ortaya zihnin iki gücü daha çıktı. Kendime şunu söylediğimi fark ediyorum: “Bunu istiyorum, şunu istemiyorum.” Bunun sonucunda bazı “hafıza resimleri”ni göz önünden uzaklaştırırken, diğerlerinin kalmasını istiyorum. Bu ilgi duyma, sevme işlemidir.

Sonra ortaya bir karar çıkar: “Bunu istiyorum. Buna devam edip, bunun için çalışacağım. Bunun üzerine düşüneceğim.” Şimdi rölanti devresi bitmiş olur, vites geçirilir ve sürüş başlar.

İradenin Keşfi

Bir önceki bölümde “zihinsel resimler” şeklinde fikirlerin parlamasıyla başlayan, arzu ile devam eden ve bir karar ile harekete geçen zihin döngüsünden bahsettim. Önce motoru çalıştırarak başladık, daha sonra vitesi geçirdik ve sürüşe başladık. Bu süreç tam bir çevrimdir, bu noktada fikirler yeniden akmaya başlar, ama bu kez irade tarafından belirlenen belirli bir yönde.

Sakin ve rahat bir şekilde oturun, yavaşça ve nazik bir şekilde dikkatinizi belirli bir nesneye çevirin ve neler olduğuna bakın. Bir örnek vereceğim. Bunu yazarken Hollywood’un çimli yamaçlarındaki bir bahçede, sol elimde küçük bir defter, sağ elimdeyse bir kalemle yatıyorum. Sol bileğim ağrımaya başlayınca defteri indirmek zorunda kalıyorum ve böylece yansıyan düşüncenin akmasına fayda sağlıyor. Sağımda bana öğlen güneşinin eğik ışıklarından hoş bir alacalı gölge sağlayan limon ağacı var. Solumda çok yüksek çamların koruduğu iki büyük çalı ile bir portakal ağacı var. Önümde biraz uzakta güzel bir evin parçalarını görüyorum ve hemen önümde 12 metre yüksekliğinde bir palmiye ağacı var. Şimdi gözlerimi kapatıp sadece palmiyeyi düşünüyorum.

“Zihinsel resimler”in işlenmesi başlıyor. İşte, yıllar önce yaşadığım Güney Hindistan’daki bir bahçedeki palmiye korusu geliyor. Palmiye korusunun ortasında bir havuz vardı; şimdi kendimi onun kenarında durmuş ve oradaki nilüferlere -mavi lotuslara- bakarken buluyorum. Ve sonra (Hepsi beklenmedik şeyler. Düşüncelerimi yönlendirmedim) mavi bir pastel boya ve kendimi elli yıl önce okulda bir sırada otururken buluyorum. İlgilenmeden izlemeye devam ediyorum ve şimdi okulda harita çizme çalışması geliyor; sahil kenarları boyanmış Hindistan haritası. Şimdi haritanın bir parçası -kuzeybatı köşesine “Haydarabad” yazıyorum (gerçek bir anı) ve şimdi İndüs nehri çiziliyor. Düşüncelerim tekrar yirmi beş yıl atlıyor: Haydarabad’taki kolejin müdürü oldum – kongredeki öğrencilerle konuşuyorum – fizik dersi – cam bir tüp – cam – Venedik camı – bir antikacı dükkanı – eski bir sallanan sandalye – bir beşik – bir bebek… Ve böyle devam ediyor.

Sürücü orada olmadığı zaman gerçekleşen zihinsel işlem böyledir. Araba yolda benim bilinçli tercihlerim olmadan gitmeye devam eder. Tesadüfen fark ediyorum ki resimlerin gelmesini sağlayan ben değilim, hatta düşüncenin akışını bile sağlayan ben değilim ama ben yöneticiyim; tabii eğer onları yönetebilirsem. Diğer zamanlar ben sadece izleyiciyim, tıpkı kendi kan akışımı veya sindirim sürecimi izlediğim gibi.

Şimdi beni düşünmeyi bırakın. Kendi “palmiye”nizi veya herhangi bir nesneyi seçin. Ona bakın, sonra gözlerinizi kapatın ve zihninizdeki “zihinsel resimler”in ve fikirlerin akışını gözlemleyin. Bunu birçok sefer farklı nesnelerle yapın, sonra akışın içine atlayıp veya akışı yönlendirerek onu durdurabileceğinizi gözlemleyin. Bunu yapabilmek için akışın içindeki nesnelerden birinin üzerine atlamalısınız. Onu tutun ve onunla neler yapabileceğinize bakın. Ondan çıkan fikirleri gözlemleyin, bu yeni olanlardan bir taneyi alın ve ondan türeyen fikirlere bakın; böylece düşüncenin akışını yönetmeye devam edin.

Bu sürece bir örnek olarak; diyelim ki sizin “palmiye”niz bir inek. Bu sizin zihin gözünüzün yakaladığı nesnedir, şimdi onu tutun ve fikirlerin türemesini seyredin. İşte onun etrafında hep birlikte duran fikirler; Süt, dana, boynuz, boğa, ahır, tarla, çim, amcanızın en sevdiği siyah ineği, sabır nezaket ve çok daha fazlası. Bunların arasından bilinçli olarak, diyelim ki çimi seçtiniz ve şimdi çimden fikirler türemesine izin veriyorsunuz ve tekrar bilinçli olarak seçim yapın. Şimdi gözlenen ve öğrenilen seçme gücüdür; diğer işlemleri de ileri de kullanacağız.

Bu zihinsel deneyimden yeni bir zihinsel gücü tecrübe edeceksiniz, bunun ismi irade tarafından yönetilen konsantrasyon gücüdür. Aynı zamanda “Ben” bilgeliğine ulaşıp bunu tecrübe edeceksiniz. Daha sonra ayrıntılı olarak açıklayacağım gibi üçüncü bir kazanım olarak da nasıl düşündüğümüzü öğreneceksiniz.

Düşüncenin Yolları

Benim size dikkatli bir şekilde açıkladığım, sizin de umuyorum ki kendi zihninizde gözlemlediğiniz akış ne kötü bir şeydir ne de düzensizdir. Bu zihnin rahatlamış halidir ve bunu zihinsel olarak yorgun olduğumuz zaman dinlenmek için kullanabiliriz. Zihinsel çaba gerektiren uzun çalışma dönemlerinde dinlenmek için bir süre ara verebiliriz ve bu sırada toparlanmak için basitçe arkaya yaslanıp gözleri kapatabilir, vücudu ve özellikle boynu rahatlatırken sakince zihinsel akışı izleyip dinlenebiliriz. Her zaman düşünmek sağlıklı değildir. Düşünmek sadece bilgi edinmek veya bilgiyi uygulamak için gereklidir. Yaşamak için gerekli değildir.

Bu akış düzensiz veya sebepsiz bir şey değildir, benim şimdi size göstereceğim sistem, Düşüncenin Dört Yolu adını verdiğimin açıklamasına göredir.

Akış bazen fikirlerin birbirini çağrıştırması olarak anlatılır ama açık konuşmak gerekirse bu terim (düşüncenin dört yolu) sadece “Yakınlık” etkilerini yani hatırlanan şeyler içinde onların parçalarını, niteliklerini, ilişkili olanları ve onlarla ilgili hatırlanan düşünceleri belirtir.

Eğer bu gece arabamla dışarı çıkmışken, Hollywood Bulvarı ile Vine Sokağı’nın köşesinde kaza yaparsam, bu bir “Yakınlık” durumudur. Bunun bende sinirsel bir şok veya yaralanmaya sebep olacak kadar güçlü olduğunu farz edelim, ama bilincimi tamamen kaybetmeyeyim. Böyle bir kazada bulundum – biri Galler’de diğeri Hindistan’da – ki arabalarda çok ciddi hasar olmasına rağmen sağ salim çıktım. Bu iki kaza hafızamda canlı olarak durur, öyle ki bu kazaların olduğu Holywell‘den ve Davala‘dan bahsedilmesi hemen aklıma onları ve olaylardaki pek çok detayı getiriyor. Şimdi Hollywood ve Vine‘ın kesişiminden bahsetmek bir patlama ve ezilen araçların görüntüsünden ziyade büyük bir banka ve “geç” işareti ile yeşil ışıkta karşıdan karşıya geçen yayaların düşüncesini getirecek. Eğer bu yerde de benzer bir kaza yaşasaydım, yer ve olayla ilgili güçlü bir çağrışımım olacaktı; böylece yayalar ve banka, sokakların kesişimi ile ilgili olarak 2. ve 3. derece çağrışım durumuna düşecekti.

Fikirlerin çağrışım gücü (1) iki şeyi birleştiren canlı veya kişisel bir tecrübe ile -yukarıdaki gibi- veya (2) iki şeyi birleştiren güçlü ve kişisel tecrübe durumları olmadan, sürekli tekrarlamayla olur. İkinci çağrışım için örnek olarak, Fransızca “kitap” –  “livre”dir, öğrenci bunu genellikle birçok kez ikisini birlikte tekrarlayarak ezberler.

İlişkilerin böyle devam etmesi sadece kendi tecrübelerimizle değil, okuduklarımızla veya bize öğretilenlerle de gelişir.

“Yakınlık” tanımlamasının bu kısmını kapatmadan önce, benzer sıralamalar şeklinde, mekanda olduğu kadar zamanda da yan yana koyuşlarımız olduğunu belirtmeliyim. Nitekim koyu ve alçak bulutlar, yağmur fikrine sebep olur veya Amerika’da sokakta acayip bir şekilde çınlayan çocuksu melodi, dondurma aracının geldiğini haber verir. Bu durumda A harfi Q’yu veya X’i değil, B’yi çağrıştırır. Bazen bilimsel çalışmalardaki sayısız etki tepki ilişkisi bu “Yakınlık” durumuna örnek olabilir.

Düşüncenin diğer üç yolu: (2) Sınıf ilişkisi veya Mantıksal içerme, (3) Bütün ve Parça veya içerme veya somut içerme (4) Nesne ve Nitelik veya işlevsel içerme.

Farz edelim ki bir gruba ders veriyorum ve önümde oturan pek çok insana “inek” kelimesini telaffuz ettim. Bir insan kahverengi bir inek düşünürken, bir diğeri siyah bir inek düşünebilir; bense Hindistan’daki eski bir arkadaşımın gördüğü ve hakkında yazdığı beş ayaklı bir ineği düşünebilirim. Bazıları “inek” sınıf ilişkisinden, “hayvan” gibi daha büyük bir sınıf ilişkisine atlamış olabilir. Böylece bir nesne ve onun sınıfını birlikte görürken zihnin bir yoldan diğerine kolayca nasıl geçtiğini görüyoruz. Eğer size aniden “kalem” dersem ve aklınıza gelen ilk kelimeyi sorarsam bana “el” veya “kağıt” Yakınlıklarını söyleyebilirsiniz veya ikinci düşünce yolunu izleyerek aynı sınıf içinde giderken sınıfın diğer bir elemanı olan “daktilo” diyebilirsiniz. Eğer ben “sandalye” dersem, siz “annemin sallanan sandalyesi” veya muhtemelen “mobilya” veya o anki yolunuz “Yakınlık” ise bir sandalyenin üzerindeki minder tecrübesinden dolayı “minder” diyebilirsiniz.

Bu durumlarda izleyebileceğiniz iki düşünce yolu daha vardır. Birisi Analiz ya da somut dahil etmedir. Bu bir nesnenin parçaları ve bütünü arasındaki ilişkiyi verir. Bu, “inek”ten ineğin bir parçası ve bütünü arasındaki ilişkiyi verir. Bu “inek”ten ineğin bir parçası olan “boynuz”a veya “sandalye”den “arkalık” veya “bacak”a geçişe sebep olabilir.

Dördüncü olarak Nitelik Yolu veya işlevsel içerme; bundan “eski” veya “yeni”, “yumuşak” veya “sert”, “desenli” veya “sade”, “büyük” veya “küçük”, “yuvarlak” veya “kare”, “mavi” veya “yeşil”, “hızlı” veya “yavaş” gibi sayısız sıfat çıkabilir. Mesela “kaplumbağa” “yavaşlığı” çağrıştırır, “fil” “güce” sebep olur. Somut olanlardan ziyade soyut bir şekilde düşünmeye yatkın Hintli zihnine göre “inek” “iyilik” ve “bolluğu” çağrıştırır, çünkü bu onlar için çocukluktan beri bu sıfatların bir sembolü olmuştur. Kolaylık olsun diye Düşüncenin Dört Yolu ile ilgili örnekler içeren bir çizelge veriyorum.

Düşüncenin Dört Yolu

Örnekler:

  1. Süt-bebek; kalem-el; gemi-deniz; kürek-bahçe; yorgunluk-uyku; oburluk-hazımsızlık
  2. Hayvan-köpek; bakış-manzara; sandalye-masa; kırmızı-mavi; sıcak-soğuk
  3. Araba-tekerlek; ağaç-kök; ev-kapı; kök-dal; kol-bacak
  4. Dünya-yuvarlak; madeni para-gümüş; buz-soğuk; mürekkep-sıvı; limon-sarı

Bazı okurlar bunun teorik ve teknik olduğunu söyleyebilirler. Onları temin ederim ki bu yolların konsantrasyon alıştırmalarındaki amacından bahsetmedim. Öyle bile olsa konuyu daha genelleştirmenin ve bazıları için daha kolay yol olması için fikirlerin birbirini çağrıştırmasının her zaman bir sebebi olduğu söylenebilir -eğer bir zihinsel resim diğer yüzlercesini doğuruyorsa yüzlerce resimden her bir resim için de muhakkak bir sebep vardır ve ancak tüm süreçte tesadüf yoktur.

Eğer birisi kedi kelimesini duyduğunda neden süt düşündüğünü soracak olursa, bu birleştirme yakınlık tecrübesinden dolayıdır. Eğer o patilerini veya bıyığını düşünecek olursa, bu bıyığı ve patileri onun bir parçası olduğu içindir.

Yolların bilinmesi, mükemmel bir şekilde çalışabilmek ve “kedi”den çıkartılabilecek tüm fikirleri çıkartmak için önemlidir.

Geri Çağırma Alıştırması 1

Şimdi ilk alıştırmaya geçebiliriz. Aşağıdaki diyagramı çalışın.

img-20170228-wa0000

Bunu büyük bir kağıda kopyalayın ve okların sayısını 100’e çıkarmaya çalışın. Her maddeye yol atarak veya sebep göstererek yazın, bunu diyagramda parantez içlerine yol numarası yazarak yapabilirsiniz. Eğer bir oturuşta 100 kelime yazamıyorsanız, diyagramı saklayın ve her gün çalışmaya devam edin. Eğer kedileri sevmiyorsanız, “köpek” veya başka bir şey kullanın; çünkü zihinsel sağlık açısından sevilmeyen şeyler üzerine kafa yorulmaması bir kuraldır. Bu alıştırmayı en az bir hafta boyunca her gün yapın.

Süt, fare veya bıyıkları üzerine düşünmemeye gayret edin. Onları sadece fark edin ve yazın, sonra dikkatinizi tekrar kedi üzerine kaydırın. Geri atlamayın ama kaydırın. Sonra kediye bakarken kendinize sorun “Sıradaki nedir?” Yeterince çok yazdığınızda zihninizin boşaldığını fark edeceksiniz ve artık yeni kelimeler gelmeyecek. Bir süre daha bekleyin, biraz zaman geçtikten sonra Dört Yolu kullanarak sistemli bir şekilde daha fazla fikir bulmaya çalışın.

Sonunda beklemeyi veya daha fazla kelime bulmayı bıraktığınızda, durabilir ve ne yaptığınız üzerine düşünebilirsiniz. Konsantre oldunuz, geri dönmeyi çalıştınız ve nasıl olduğunu hissettiniz. Bu arada zihninizin içindekilerin bir kısmını toplamış oldunuz.

Alıştırma 2

Zihinsel olarak (veya başka bir nesne) üzerine beş dakika konsantre olun. Saate bakın ve zamanı not alın. Zihinsel odağınızda kediyi beş dakika tutacağınızı kendinize söyleyin. Zamanı düşünmeyin ama onu not edin. Bir süre sonra kediyi unutup, başka bir şeyi düşündüğünüzü fark edeceksiniz; zamanı not edin. Bunun sebebini bulmaya çalışın. Bu süt, fare, bıyık veya kedinin etrafındaki yüz tane çağrışımdan herhangi birine bağlı bir kayma var mıdır? Ya da bu bedensel rahatsızlıktan, düzensiz nefes almadan veya görme, işitme, koku alma, dokunma gibi bir duyusal algıdan dolayı oluşan bir kayma mıdır? Ya da başarısız olma, acaba yapabilecek miyim, gibi düşüncelerden ya da endişe, öfke, memnuniyetsizlik, çekingenlik, üzüntü gibi bir sebepten mi oluştu? Bu alıştırmayı en az bir hafta boyunca her gün yapın ve konsantrasyon süresinin artmasını gözlemleyin.

cat

Alıştırma 3

En önemlisi. Bunu bir ay boyunca her gün yapın.

Önceki gibi kedi veya güzel bir nesne üzerine konsantre olun. Sadece kediyi düşünmeye çalışmayın; ama düşüncenizi konulara oklar yönünde (1.alıştırma) göndermeye ve sonra merkeze dönmeye çalışın. “Süt-kedi, fare-kedi, bıyık-kedi, pati-kedi” ve sonra geri kalan tüm oklarınızı aynı şekilde devam ettirin. Düşüncenin dört yolu ile alakalı olarak kedi ile doğrudan bağlantılı ne varsa hepsini bulmaya çalışın. Artık daha fazla bulamadığınızda, kediyi dikkat merkezinizden kaçırmadan başka şeyler düşünmeye kendinizi zorlayın. Boşlukta gezinmeye çalışırken kediyi bırakmayın. Kendinize sorun: “Birinci, ikinci, üçüncü veya dördüncü yolda başka bir şey kaldı mı?”

Açıklama: Bu alıştırmada düşüncelerinizi veya fikirleri irade ile kontrol ediyorsunuz. Bir süre sonra iradeniz bir konsantrasyon halinde işleyecek bir geri çağırma alışkanlığı kazanacak. Bu alıştırmayı bir ay boyunca her gün tekrarladıktan sonra iradenin en ufak kararında, sessizce “Şimdi konsantrasyon” diyebileceksiniz – bu bir histir aynı zamanda. Yüzmeyi bilen herkese bu durum için iyi bir benzetme yapabilirim. Yüzmeye gidip havuzun kenarında durduğunuzda, kendinize “şimdi, yüz” dersiniz. “Ben mi?” diye soracaksınız, belki de şaşırarak “hiç fark etmedim” diyeceksiniz. Hayır, belki fark etmediniz ama kendinize “şimdi, yüz” dediniz ve aniden vücudunuzda bir değişiklik oldu ve yüzebiliyorsunuz. En iyi yüzücü bile olsanız, kazayla suya düştükten sonra kendinizi toparlayıp, “Sudaymışım” diyene kadar, bir acemi gibi bir süre çırpınır ve sonra neredeyse bilinçaltınızdan kendinize “şimdi, yüz” dersiniz.

Yürürken de durum farklı değildir. Ayağa kalkıp kendinize, “Şimdi, yürü” diyoruz. Sonra yürüyoruz ve tüm kaslar kendi işlerini yapıyor. Bu geri getirme yönetimini anlattığımda herkes şunu sorar: “Ama sürekli olarak bir nesne üzerine konsantre olmak ve zihin ondan uzaklaşınca geri getirmek şart değil midir?”

Cevap: “Hayır” Her durumda zihne veya vücuda şiddet uygulamamalıyız. Bizler itaat etmesi için vahşi bir hayvanı kırbaçlayan kötü veya kibirli efendiler değiliz. Bizler filozoflarız, nasıl yaşanması gerektiğini bilen insanlarız. Biz biliyoruz ki zihnin ve bedenin mutluluğu, kalıtsal yapı ve doğa ile uyumlu çalışmasına bağlıdır. Biz tepeden tırnağa hayatın gereklerinin yerine getirilmesini hedefliyoruz; kibirli bir şekilde güç elde etmek için bir parçanın diğerleri pahasına doğal olmayan bir şekilde gelişmesini değil.

Zihni yönetmek bir şeydir. Onu sağlıklı bir şekilde çalışırken yeni tecrübelerden zevk alan, istekli ve mutlu bir öğrenci gibi eğitmek başka bir şeydir. Zihnin doğal yolu; iradenin, düşüncenin ve aşkın uyumla  tek şeymiş gibi çalışması, bizim olayları ve amaçlarını anlamamız, çevremizdeki canlıları ve hayatlarımıza eğlence ve düzen getiren ilahi amaçların kökenini anlamak, en iyi yoldur. Bu sayede hayatlarımız güzelliği ve kokusu gizli derinliklerinden gelen güller gibi açacaktır, burada güç için savaşmak yoktur. Çiğ damlacığı ışıldayan denize düşerken evren büyüyerek ben olur.

Zihinsel Konsantrasyon

Ernest Wood

 

 

 

 

1 thoughts on “Zihinsel Konsantrasyon – Ernest Wood

Yorum bırakın